top of page

ATOM DÜNYASINDA NELER VAR?

Yazarın fotoğrafı: WemburokratWemburokrat

Güncelleme tarihi: 30 Nis 2024

Birinci cildimiz, “Kürreler Âlemi” dediğimiz, “Büyük Kâinat = Makro Kozmolojiyi” incelemişti. Şimdiki ikinci cildimizde konumuz “Zerreler Âlemi” olan “Küçük Kâinat=Mikrokozmosu” anlatmaktadır. Böylece zaman zaman “Kuant, Atom, Antimadde” diye söz ettiğimiz kavramları daha iyi ve yeni modeliyle kavramış bulunacağız.

Öğretimizin ilk cildi boyunca, Kâinatın dışına çıkmak istedik. Bunu sadece bir “Karadelik Tüneli” ile başaracağımızı umduk. Ne var ki “sağ, canlı, diri” olduğumuz sürece, karadelik tüneli bizi, yukarıya götürmedi, hemen hayata iade ederek, tünelin ucundaki akdelikten başka bir “yere” fırlatmak zorunda kaldı.

FİG-1: ZÜLKARNEYN SEMBOLÜ

Başından beri “Zülkarneyn” simgesindeki “Schwarzschild çift boynuzunu” sezgiyle gözlerimizde canlandırmaya çalıştık. Karadelik tekilliğinin “Berzah”ı, dar bir boğaz olup, maddeyi en küçük bileşenlerine, zerrelere ufaladığını, iplik gibi yaparak, iğne deliğinden çektiğini, “TEK BOYUT” haline getirdiğini öğrendik.

Bu Berzah’a “Atomların mini dünyasında” Rosen Tüneli diyoruz. Bilimin bulduğu isimle Worm Hole solucan deliği ve benim bulduğum isimle “Horn Hole” ya da Korn Hole = Sur tüneli, hep aynı şeydir; TÜNEL!..

Evrende her sayılı zerrenin, kürrenin ve hatta evrenin ta kendisinin birer TÜNELİ vardır. Evren nasıl ki, SÜPER UZAY’dan üflenmiş ve aknoktasından “buraya” patlayarak şişmiş ise, aynı şey insanın doğumu, atomun radyoaktif bozunması için de, bir ışık zerreciği olan kuantın doğumu için de geçerlidir.

Kürreler evreninde gezindik. Şimdi “TÜNELLERİN” en küçük en yalın biçimine değinmek üzere “ATOM DÜNYASI” ya da Mikrokozmos denen “Küçük Kâinata, Zerreler Âlemine” bir uzanalım. (Antropik, görüş budur!)

Editör Notu: Antropik ilke evrenimizin neden içinde yaşam barındırabilecek koşullara sahip olduğunu iddia eder. Bunu İnce Ayarlı Evren önermesiyle açıklayan Paul Davies gibi fizikçiler için temel fiziki sabitlerdeki en ufak değişimlerin  maddenin, elementlerin ve atomların yapısında köklü değişimler yaratacağından yaşamın oluşmasına engel teşkil edecektir. Bununla ilgili TANRI ve FİZİK (Paul Davies) kitabını okuyabilirsiniz.

Çünkü, “Arş”a tırmanan tünelin ve öteki âlemlerin, bir çift yaratılışın sırrı, bu zerreler âleminde saklıdır.

“İnsanın dönüp kendisine bakması” âyetinin sırrı da...

Elimizde bir dürbün vardır: İster ona düz bakar, teleskop gibi kürreleri; ister ters çevirip mikroskop gibi zerreleri izleriz. İnsan ise ikisinin yani “dev ile cücenin” arasında MERKEZİ durumdadır.

Karadelik ve Akdelik ikilisini iyice anladık. Bu ikisi “hiçbir zaman ve hiçbir adım” uzunluğunda bir TÜNEL oluşturuyor. Bu tünele Worm Hole ya da Schwarzschild- Rosen tüneli deniliyor. Tünel biçimi itibariyle bir mini “sur borusunu” andırıyor. Ardından da arkadaki paralel evrenlere yol veriyor. Ne var ki, biz “tünelin içinde” kalamıyoruz. Bir adımda milyarlarca yıl ötedeki bir evrenden çıkıyoruz, hem de saniyenin 64 milyonda biri zamanda!..

Dolayısıyla bu üst boyutu gözleyecek zamanımız yok!..

Tünelin içinde ne olup bittiğini anlamamız için, bir de “antimadde soyut madde” ve benzeri karşıt maddelerden oluşmuş “negatif ve anti paralel evrenleri” iyice kavramamız için, ister istemez “ARZ” yapısını oluşturan atom dünyasına ve onun işleyişi ile sırlarına, sınırlarına uzanacağız. O takdirde görmeye zaman bulamadığımız tünele buradan çıkacağız.



(Penrose Diagram of Schwarzschild de Sitter Spacetime)


Bu tünelle, mini zerreler âleminden: yine ALLAH (CC) inancına açılan bu bilim kapısından öteki tünele yani ARZ’I ARŞ’a bağlayan İlâhi koridora, Sur Borusuna, Misal Âlemlerine doğru NİHAYET yukarı çıkacağız.

Göz hücrelerimizin görebildiğinden (büyük evrenimizden) daha küçük bir evren vardır ve biz bunu gözle göremeyiz. Gördüğümüz canlılar hücrelerden kuruludur ve bunu bize mikroskop gösterir. Hücreler de kendi hücreleri gibi olan protein moleküllerinden kurulmuştur; bunlar da atomlardan... Atomları, artık bize mikroskop bile gösteremez.

Böylece bizler ve atomlar dünyası ayrılmaktadır. Bilim KUANTUM mekâniği ile bu iki dünyanın farkını ortaya koymak zorunda kalmıştır. Oysa aynı şeyi Kur’an’ımız “Kürreler ve Zerreler” kâinatı olarak çoktan belirlemişti.

Kürreler evreni, sırlarına ve sınırlarına ulaşmaya çalıştığımız devasa Kâinatımız olup buna “Büyük Evren” (Makro-Kozmos) diyoruz.

Büyük evren, yani kürreler ise küçük evren, dediğimiz zerrelerden kuruludur. MADDE dediğimiz her şey atomlardan ve zerrelerden kurulmuştur (Mikro-Kozmos).

Bir parça altın alalım. Bunu istediğimiz kadar ufalayalım, en küçük tozu, zerresi bile altın gibi “sarı, parlak” bir metal olarak kalır. Mümkün olan en küçük tozu bile, mikroskop altında bize bunun bir altın olduğunu gösterir.

Giderek daha küçülttüğümüz bu altın tozu, öyle bir an gelecek ki ortadan kaybolacak, yerine bir “uzay” çıkacaktır. Bu uzay tıpkı evrenimiz gibi sanki yıldızlardan güneş sistemlerinden kurulmuş bir boşluktur. Bu mini mini yıldız sistemine gittiğimizde, artık ortada altın değil; onun en küçük özelliğini taşıyan altın atomları görülecektir.

Altın atomları sarı, parlak değil; bir yıldız gibi bulutsudur. İşte altının artık altına benzemediği bu evren zerreler evrenidir. Çünkü her atom birbirine benzemektedir ve bunların bakır, altın ya da başka bir şey olduğu ayırt edilemez. Artık altın, altın olmaktan çıkmıştır. İşte bu yeni dünyanın adı PLANCK uzayıdır ve bilimdeki adı da KUANTUM MEKANİĞİ’dir.

Milyarlarca cins madde bu 114 kadar elementer atomdan oluşmuştur. Her atom da çekirdek (proton ve nötron) ile elektron denen bir nefs kabuğundan ortaya çıkar. Her elementin atomları, yıldızların birbirine benzemesi gibi benzerler. Farklı olan çekirdek ve elektron sayılarıdır. Özleri birdir ve en basit biçimiyle bir Hidrojen atomu, bu özü temsil eder. Diğerleri bunun sayısının çoğaltılmışı gibidir. Hidrojen evrenin en basit elementidir.

En basit element olan Hidrojen, hatırlanacağı gibi evreni oluşturan tek buluttu, Hidrojen atomu, ortada bir proton ve çevresindeki bir elektron kabuğundan oluşmaktadır. Böyle bir atomun içine yolculuk yapmayı deneyelim.

Bir santimetreyi yüz milyona bölün ve birini alın; bu çapın adı Hidrojen atomudur. Bunun elektrondan bir kabuğu (küresel zarı) vardır. Sonra bu mini kürenin 200 binde biri çapında mini mini bir protonu ortasına yerleştirin... İçinde başka da bir şey yoktur ve kalan hep boşluktur.

Çekirdeği güneşimiz kabul ederek buradan bir roketle elektron zarına doğru yola çıkalım.

28 yıl sonra, yolun yaklaşık yarısına gelmiş olacağız. Güneşimiz olan proton gökteki bir yıldız noktacığı kadar küçülmüştür ve zifiri bir boşlukta yön kaybetme duygusunun dehşetiyle yapayalnız kalırız.

Yolculuğumuzu sürdürdüğümüzde bu mini dünyanın aslında ne kadar dev bir Kâinat olduğunu anlamış olacağız. Bir başka örnekle, koca dünyamızı bir Hidrojen atomu kabul edelim. Bu arada Dünyanın çevresinin 40 bin km olduğunu da hatırlatalım.

Bu dünyanın içini bir boşluk kabul ederek, tam merkezine 1836 odalı bir gökdelen koyalım. İşte bu tek, elle tutulur şey olan Proton (Çekirdek) dışında kalan , dev bir “boş”tur. Dünya yüzeyi ise (bir tek oda ağırlığında) bir elektron bulutudur. Kalan her şey yine boştur, boşluktur. Bu mini bir uzaydır, ama sonu gelmez.

Atomun sınırını belirleyen yüzeye elektron diyoruz. Elektronlar ise sadece bir duran dalgadır, yani çekirdek gibi somut ve ağırlıklı değildir. (Çekirdekten 1836 kez hafiftir.)

Atom, bu artı yüklü çekirdek ile eksi yüklü elektrondan oluşmuştur. İkisinin yükü birbirine eşit olduğu için aradaki kütle farkına rağmen, birbirini çeker. Bu cazibeye, doğanın dört temel kuvvetinden biri olan “Elektromagnetizma” ya da eski adıyla “elektromanyetik kuvvet” deniyor. Eğer bu kuvvet olmasaydı, elektron ve proton bir araya gelerek “atomu” yani maddi yaratılışı kuramayacaklardı. Bu kuvvet olmasaydı, yaktığımız elektrik, seyrettiğimiz TV, Video ve duyduğumuz radyo, pikap, gördüğümüz yıldırım, kısacası ışık olmayacaktı. Bu kuvvet, elektronu protondan yüz bin kat uzakta tutarak dengeler ve ikisi arasında “ALAN” oluşur, ikisi de aynı magnetik ve elektrik alanı paylaşırlar.

Merkezdeki Proton bir yuvarlak olduğu halde, elektronun bir gezegen gibi yörüngesi yoktur. Çünkü elektron bir gezegen gibi somut parça değil; dalgadır. Böylece atomu, bir balon köpüğü gibi içi boş olarak buluruz. Balon köpüğün yüzeyine de “Elektron” deriz. O zaman elektron, bir yüzey, bir sınır belirleyen limit küresidir. Elektron denen parçacık, bu yüzeyin her an herhangi bir yerinde, herhangi bir hızdadır. Konumu, zamanı ve hızı belirsizdir.


Editör  notu: Atom çekirdeği etrafında dönen elektronlar belli bir yörünge seviyesinde dolansa da enerji seviyelerindeki değişim nedeniyle orbitlerini değiştirirler. Bu dalgalanma sicim gibi yaylanmalarına neden olur.   Broglie-Bohr modelinde bu dalgalı yapı görülmektedir.Schrödinger modelinde dalga fonksiyonuyla birlikte belirsizlik ilkesi işbaşındadır. Bu nedenle bir atom modeli olasılık küresi (olasılık bulutu) halinde bulunur.Editör  notu: Atom çekirdeği etrafında dönen elektronlar belli bir yörünge seviyesinde dolansa da enerji seviyelerindeki değişim nedeniyle orbitlerini değiştirirler. Bu dalgalanma sicim gibi yaylanmalarına neden olur.   Broglie-Bohr modelinde bu dalgalı yapı görülmektedir.Schrödinger modelinde dalga fonksiyonuyla birlikte belirsizlik ilkesi işbaşındadır. Bu nedenle bir atom modeli olasılık küresi (olasılık bulutu) halinde bulunur.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page