Kuantum teoremi, şimdilik elektronu tam anlamıyla açıklamakta, diğer çekirdek parçacıklarına da oldukça yabancı durmaktadır. Kısaca kuantum teoremi en başta yalnızca “Elektrona” yönelmişti. Elektron, çok basit bir anlatımla “yerleşik ve sabit bir madde dalgası” görünümündedir. Yani bir noktasal kuant olarak “geçip gideceğine” elektron olarak çekirdeğe bağlanmış kalmıştır. Kuantum teoremi bunun niçin böyle olduğunu bilemez ama elektronu iyice açıklar.
Bilindiği gibi elektron, çekirdekte kaç tane proton varsa, aynı sayıda “uydu” olan eksi yüklü bir parçacıktır. (Antimaddesi olan pozitron ise tersidir. Aynı biçimde proton artı yüklü; antiproton eksi yüklüdür.)
Elektronlar, nötronlara bağlanmaz, çünkü nötronlar yüksüzdür. Eğer bir atomda protondan az elektron olursa, o atoma “iyonlaşmış” deriz.
Moleküllerde, iki atom, dış kabuktaki elektronu paylaşmak üzere birlik kurarlar. Böylece paylaşılan elektron, iki atomun da “ortak uydusu” olur ve ikisinin de çevresinde dolanır. Moleküller, elektronlarını evlendiren atom bileşimleridir.
Elektronlar bu evliliğe türlü biçimde gelin giderler. Metallerde serbest göçebe dolaşırlarken, hayat kimyasını oluşturan organik elementlerde, organik bağlar (çift üçlüler ve hibridler vb.) ile dev moleküller dizgeleri olan “atom kentleri” kurarlar.
Elektron, atomik süreçlerin enerji birimi olan kuantların katları haline gelmiş bir duran madde dalgasıdır. Bohr bunu bulmuş fakat niçin böyle olduğunu açıklayamamıştır. Elektronlar hidrojende bir tane fakat sıradaki ikinci element olan helyumda iki tanedir; uranyumda 92 tanedir. O zaman kabuklar yani elektron seviyeleri birçok iç içe katmerli kabuklar biçiminde iç içe soğan kabuğu gibi düşünülmelidir. Elektronların birer enerji düzeyine bağlı iç içe kabukları olan yörüngeleri, ayrıca aldıkları enerjiyle sıçramalı hareket ettikleri alt yörüngeleri de vardır. Bunlar spin denen “Zıt kutuplanma veya zıt dönü” ile birbirlerine hiç değmeden sürekli dönerler. Hızları, (ne zaman nerede olduklarını ifade eden) konumları, bir arada belli olamaz, saptanamaz. Elektronların her yörünge yarıçapına bir enerji düzeyi düşer. Elektron kabuğu bir varlığın (atom nefsinin) ta kendisidir ve bireyselliğin sınırlarını belirler. Nefs ve Cin bedeninin de elektronla sıkı sıkı ilişkisi vardır. Çünkü bunların bize gözükmeyip, ayrı bir evren gibi durmasında araya “BELİRSİZLİK” ilkesi girmesi ve rölativite hızlarıyla aramızda bir zaman perdesi oluşması neden olur.
İndeterminizm ya da kesinsizlik ilkesi, atom altı varlıkların aynı anda hız, uzay-zaman konumlarının hesaplanmasını engeller. Çünkü atomaltındaki her şey elektrondan başlayarak, bir maddeden çok “DALGALARA” benzediği için kesin konum ölçülemez. Üstelik atomaltı ölçeklerde “Değişmeyen sabit madde ve belirli bir hacim ve arada bir mesafeyle ayrılmış cisimler” yoktur. Her şey noktasaldır ve birbirleriyle etkileşmeleri de basit itip-çekme benzeri mekânik güçler aracılığıyla olmaz. Elektronların hem bir dalga olup, hem de bir gülle gibi davranmaları yüzünden “Parçacık” ve aynı zamanda “Dalgacık” olmak gibi ikili bir tabiatları (Düalitesi) vardır. Bu iki özelliğe ayrı ayrı bakılır, fakat ortak düşünülür.
Elektronlar, hem bir dalgacık demeti (Katod ışınları) hem de parçacık (elektron) (Beta) olarak davranmaktadır. Bu ikisi birbirini “Tamamlayıcılık ilkesiyle” bütünler. Böylece tek bir olaya dalga ve madde görüşleriyle bakılarak eksiksiz bir görüş sağlanır. Eğer bunlara tek yanlı bakılırsa, birbirlerini inkâr ederler. Ama iki özelliğiyle bakıldığında gerçekliği ortaya çıkar. Teorik fizik denklemleri bize olguları değil, bu olguların ihtimal ya da imkân aralıklarını ima ederken, kütlelerin hareketi hakkında bir şey vermez. Denklemler çok soyut olan alanların davranışlarını düzenler. Alanlar ise asla madde değildir. Doğanın dört kuvveti bu alanlarca yönetilir. Alan teoremi, maddenin, dalga benzeri süreçlerden oluştuğunu ima etmektedir.
Bình luận